21 Temmuz 2008 Pazartesi

Hayata Dair Düşünceler

ERTELEMEK


Bu dünyaya gözlerimizi açtığımızda neleri nasıl yaşayacağımızı bilseydik, gerisin geri döner miydik acaba ? Kimbilir belki... Ama belki biraz şanslıysak hayatı ertelemeden yaşamayı becerebilirdik. Bir hocamız bize insanın sadece ömrü olduğunu, eğer bu ömürün içini doldurabilirse kendine bir "hayat" edinebileceğini söylemiş ve " yapabilirseniz kendinize birden çok hayat edinin" demişti. Sonraları bu sözü çok düşündüm. Günlük hayatın sıradanlığından kurtulup da kendimize hayat(lar) edinebilmek o kadar zor ki, bunu yapabilenlere imrenerek bakmamak elde değil. Oysa biz çoğumuz bırakın bir hayat edinmeyi, başka hayatları doldurmaya çalışıp duruyoruz. Annemizin, babamızın, eşimizin, çocuğumuzun... Elbette bu arada kendimize hayat edinme işini hiç durmadan erteliyoruz. İşte bu ertelemek de hayat edinmekle ilgili bütün umutları götürüyor. Ertelenenler gün geliyor iptal oluyor, iptal olanlar bir süre sonra iyice yok oluyor. Bence insan esas bu şekilde ölüyor, öldürüyor kendini.


Zamanında önce ölmemek için içinizdeki çocuğu, genci, kadını, erkeği lütfen ertelemeyin. Kendinize hayat(lar) edinerek ve gec kalmadan, acele etmeden dünyaya hakettiği değeri verin.


Meraklısına şiirler

SEN
Biz yokmuşuz
Ben yokmuşum
Sen olmuşsun hep
Sen varmışsın
Biz sadece senmişiz
Senden ibaretmişiz
Biz yokmuşuz
Biz SENmişiz

EKSİK
Tutunabilsem gözlerine
Kalsam, kımıldamadan öylece
Ellerim ellerinde
Ama yoksun
Ve ben eksiğim sensizlikle

GÖÇ
Yollar yaklaşıyor yine
Vakit göçe ayarlandı bile
Gözlere keskin bir hüzün
Kalbe kurşun ağırlığında bir sızı
Bavulların içine doldurup anıları
Hazır olmak zamanı geliyor işte

4 Haziran 2008 Çarşamba

DENEMELER

YAZMAK

Yazı yazmak nedir ki ? Nihayetinde bir kağıt kalem alacaksınız elinize ve başlayacaksınız yazmaya. ilk bakışta bu kadar kolay gibi gözüküyor. Sanki aklınızda, beyninizde ne varsa hepsini bir bir kağıda dökebilecekmişsiniz gibi gelse de ilk kelimeyi yazmak bazan tüm bekleyişlerin sabrını zorlayabilir.

Canım yazmak istediğinde, içimde kuşlar uçuşur, daldan dala konmak isteyen bir serçe gibi yerimde duramam. İçimdekileri yazmazsam eğer hepsi uçup gidecek diye korkar, kaybolurlarsa benden bir şeyler eksilir diye çabuk çabuk yazmak isterim. Ama kağıtla kalemle konuşmaya, içimi dökmeye başaldığım ilk anda nutkum tutulur. Kafamdakilerin hepsi "önce beni, önce beni" diye itip dururken birbirini, ben onları incitmeden-eksiltmeden yazmanın derdine düşerim.

Kimi zamanda yazmak istediklerim canımı acıtır. Midemde bir yanma, boğazımda bir tıkanma, vücuduma saplanan iğneler haline gelir yazacaklarım. nefesim tıkanır, daralırım. Bir an önce kurtulup hafiflemek isteğiyle, kafesteki kuş gibi çırpınırım.

Ben yazmazsam içimdeki kafesten kurtulamam, esir kalırım. Yazamazsam kendimi çoğaltamam, eksik kalırım. Yazamazsam eğer, sadece düşündüğümle kalmaktan korkarım. En çok da yazmazsam ben, ben olamam.

Kitap Yorumları

BEREKETLİ TOPRAKLAR ÜZERİNDE- ORHAN KEMAL
Orhan Kemal bu romanında emekle üretim arasındaki ilişkiyi ve bunun mevcut toplumsal yapı tarafından sömürülüşünü ele almaktadır.
Yazar başarılıdır; öncelikle yalın ama gerçekçi bir dille o günün yaşantısı içindeki sosyal gerçekliği anlatabilmiştir. Yazdığı kişiler, yer ve zamanla ilgili geniş bilgiye sahip olan yazar, bunu akıcı diyalaglarla da göstermiştir.
Romandaki karakterlerin diline sadık kalmaya çalışırken Orhan Kemal estetik kaygıyı da gözardı etmemiş, okura aynı zamanda edebi zevk alabileceği bir eser sunmuştur. Anlatılan konu, karakterler o kadar gerçektir ki, başarılı kurgulama ile birlikte bu, gerçekliğin masalsı büyüsüne dönüşmektedir.
Eser, sade ama zengin içerikli dilinin yanısıra tarihsel dönemine tanıklık etmesi ve her zaman geçerli olacak bir konuyu işlemesiyle de klasikleşebilmiştir.
Roman karakterleri sadece o dönemde degil, her zaman karşılaşabileceğimiz kişilerdir. Türk toplumunun henüz emekle, üretimle ilgili konulardan haberdar olmadığı bir dönemde roman karakterleri, köylerinden başka bir şey bilmeyen cahil-saf insanlar olarak romanın konusunun anlatım amacına uygun seçilmişlerdir.
Yazar akıcı bir üslupla, okuyucuyu sıkmadan, ilgisini azaltmadan üç arkadaşın yaşadıklarıyla şürüklenişlerini ve geçirdikleri değişimleri, yokoluşları verebilmiştir. Romanda o zamana ve o yörelere uygun dil kullanılması, bu edebi yapıyı bozmamış, aksine sürükleyiciliği sağlamıştır.

Öyküler

KARARSIZ


Seni artık sevmiyorum. Hatta belki de başından beri hiç sevmemiştim. Yıllarca yalnız başıma yasadıktan sonra zaten bir anlamı da kalmıyor sevmenin ya da sevmemenin. Bu bileti çöpe atmadıysam merakımdan sadece, nasıl göründüğünü ne hale geldiğini bilebilmek için. Seni bir parça bile üzgün görsem kızgınlığım, kırgınlığım geçer mi bilmiyorum. Söylerken çok az gibi geliyor insana ama 19 yılın hüznünü silmeye yeter mi sende göreceğim şeyler bilmiyorum.


Mektubunu aldığım günden beri binlerce kez düşündüm ramızda geçenleri biliyor musun ? Yanlışlar, doğrular neydi, ne yapmalıydık da yapmadık diye tek tek gözden geçirdim her şeyi yeniden. Öyle ki düşünceler yüzünden beynime ağrılar saplandı. Ama bir sonuca varamadım. Sonuca varamamaktan ve merakımdan, gönderdiğin bileti kullabnabileceğime karar verdim. Yoksa seni hala sevdiğimden falan değil.


Otobüs yarın saat on birde kalkıyor biliyorsun. Herhalde son ana kadar karar vermem için bana zaman tanımak istedin. Eskiden beri kararsızlığım olduğunu unutmamışsın. evet hala çorap alırken bile bir sürü dükkan gezmeden karar veremem. Hayatım boyunca bir sefer hiç tereddüt etmeden aklımdakini, gönlümdekini yaptım ama, kararlılığım sonucu 19 yıllık bir yalnızlık oldu. O gün, bu gün ben hala kararsızım. kimleri sevmek istedim, nerelere gitmek istedim. ama ne sevebildim, ne de gidebildim.


Vakit geç oldu. Bavulum hazır ama yine de son bir kez bakmalıyım, bir şeyler unutmaktan nefret ederim. İtiraf edeyim ki biraz da heyecanlıyım. Üzerime ne giyeceğim, yanıma hangi kıyafetleri alacağım meselesi bu yüzden de sorun oldu. Yıllar önce beni sarı bir elbiseyle bırakıp gittiğin günün anısına kendime sarı bir elbise aldım biliyor musun ? Belki için biraz olsun titrer diye umarak... Titrer mi acaba ? Bir kıvılcım yanar mı gözlerinde ? Yansa da benim yalnızlığıma bir çare olur mu bunca yıl sonra ? Olmaz ama, olmaz. Ben seni sevmiyorum artık.


.......................


Güya vakitlice yattım. Al iste gecenin körü oldu ben hala uyuyamadım.

Saatlerdir yatakta dönüp duruyorum, gözüme bir türlü uyku girmiyor. aslında sakinleştirici ya da hafif bir uyku hapı içeyim diye düşündüm ama sonunda uyuyakalmak da var. Yok istemem. Gelmekten korktum, kaçtım sanırsın. Hala seni sevdiğimi düşünürsün. Neden seveyim ki beni bırakıp giden bir adamı ?


Aslında yolculuğa çıkmadan önce düşünülecek şeyler değiller bunlar. Beni yola çıkmaktan vazgeçirecek şeyleri düşünmenin faydası yok. zaten bende bu kararsızlık varken her an cayabilirim. Yıllar önce neden kararlılık gösterdiğimi ve seninle geleceğimi söylediğimi hala çözemedim. Üstelik gelecektim ama beklemedin ki, sen gittin.

Güzel şeyler düşünsem uyuyabilir miyim acaba? Gözlerini mesela; kapkara, derin gözlerini. Ya dokunmaya bile çekindiğim ama yıllarca bir gün tutabilmeyi hayal ettiğim ellerini. Becerebilsem bunları düşünürdüm. Oysa bu gece yıllar öncesinden sarı elbiseli bir kız takılmış hayalime yalnızca, elimden fazla bir şey de gelmiyor bu görüntüyü kafamdan kovamıyorum.


Bilmiyorsun ki beni nasıl bir yalnızlığa bıraktın ?


Kendi kendime sordum hep: Gelebilsen ne olurdu ? Her şey yolunda gider miydi, her zaman aynı duygular sürer miydi? Bunları hiç bir zaman bilemeyeceğiz, çünkü sen gelmedin. Artık o günlere dönmek imkansız, 19 yıllık yalnızlığımı silmek de imkansız. Hiç değilse yılların nasıl izler bıraktığını görebilecek miyiz birbirimizde ? Gerçi ben artık seni sevmiyorum ama yine de merak ediyorum ne halde olduğunu. Peki sen hiç merak ettin mi ? Bir kez olsun beni düşünüp de geriye dönebilmek istedin mi ?

Uyumalıyım, biraz olsun sakinleşmeliyim. Bu heyecanlı hal tansiyona ve mide ağrısına yol açıyor bende. Sen gittikten bir süre sonra başaldı bu haller ve artarak devam etti. Şimdi hasta ve huysuz bir kadınım. uyumaya ihtiyacım var yoksa bu yolculuğa çıkamayacağım. Oysa hiç bir şeyin beni bu yolcluktan alıkoymasını istemiyorum. Gelip sana artık seni sevmediğimi söylemeliyim.


Biletim, bavulum, eski fotoğraflar, günlükler, bana yolladığın kartpostallar... Gelirken sana ait şeyleri de getireceğim ki aramızda hiç bir bağ kalmasın. Hala kararlıyım bak, gelmekten vazgeçmedim. Yarın sabah kalkıp bir şeyler hzırlarım belki yanıma. Yolculuğa çıkmanın en zevkli yanlarında biri de bu benim için. Yemesem bile yaparım hep, nedense kendimi daha iyi hissediyorum. Bu sefer senin için de tahinli kurabiye yapacağım, ne kadar çok sevdiğini hala unutmadım. Seni artık sevmiyor olsam da kurabiye yapmamın bir sakıncası yok. Herhalde kurabiye yaptım diye seni sevdiğimi düşünmezsin.


Neyse gidip yatacağım ve bu kez uyumanın bir yolunu bulacağım. evet biletimi de yanıma alayım ki saatini şaşırmayayım otobüsün son dakikada, onda bile kararsız kalırım çünkü.


..................


"İzmir'in alsancak semtinde bir kadın evinde ölü olarak bulundu. Dul olduğu öğrenilen kadının ölüm sebebinin aşırı miktarda aldığı uyku hapı olduğunu saptayan yetkililer, kadının elinde tuttuğu 19 yıl öncesinden .... Turizme ait biletin esarını çözdükten sonra olayın cinayet mi intihar mı olduğunu belirleyeceklerini söylediler."

3 Haziran 2008 Salı

Gezginin Penceresi

Gezmek, görmek, okumak, arastırmak insana keyif veren cabalar ama bunları paylasırsak daha da keyifli olacaktır. Bunu yazarak paylasmak, paylasırken yeni seyler ögrenmek de isin en güzel yönü.



Degisik kültürleri gözlemleyebilmek, baska dilleri anlamaya calısmak, farklı insanları tanımaya calısmak, insanın kendi icine bakabilme yetenegini, kendini tanıyabilme bilincini gelistiriyor. Elbette bunları yaparken empati kurmayı ögreniyor, dünyaya kendimizden farklı bakanların pencerelerine bakmayı deniyor, karsı pencerede kendi yansımamızın arkasında aynı pencereye icerden bakanın varlıgıyla tanısıyoruz. İste serüven baslıyor; bu sayfada gezginin pencersi acılıyor!